Gerçeği Arayanlara...

112, Fatih, İstanbul motografiweb@gmail.com
Türkiye ile Ortadoğu arasındaki ilişkiler, yalnızca coğrafi yakınlıkla değil, tarihsel, kültürel ve siyasal bağlarla da örülmüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasçısı olan Türkiye, bu coğrafyaya dair köklü bir geçmişe ve stratejik bir konuma sahiptir. Cumhuriyet döneminden bu yana değişen dış politika, bölgedeki krizler, jeopolitik çıkarlar ve küresel aktörlerin etkisiyle Türkiye-Ortadoğu ilişkileri sürekli bir dönüşüm geçirmiştir.
1. Tarihsel Arka Plan: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e
Ortadoğu’nun büyük bir kısmı yaklaşık dört yüzyıl boyunca Osmanlı hâkimiyeti altında kaldı. Bu dönem, bölge halkları ile İstanbul arasında hem yönetimsel hem kültürel ilişkilerin kurulmasına zemin hazırladı. Ancak I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı’nın bölgeden çekilmesi ve Batılı devletlerin etkisiyle çizilen yapay sınırlar, Ortadoğu’da yeni bir düzen kurdu. Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye, bölgedeki Osmanlı geçmişinden uzaklaşarak Batı merkezli bir dış politikaya yöneldi. Bu, 1930’lar ve 40’larda Türkiye’nin Ortadoğu’ya mesafeli yaklaşmasının temel nedenlerinden biri oldu. Ancak bu politika zamanla değişime uğradı.
2. Soğuk Savaş Dönemi: İdeolojik Kutuplaşma ve Denge Arayışı

Soğuk Savaş yıllarında Türkiye, NATO üyesi olarak Batı Bloğu’nda yer aldı. Buna karşın Ortadoğu’da milliyetçi ve sosyalist hareketlerin yükselişiyle Sovyet etkisi artarken, Türkiye bölgeyle temkinli ilişkiler kurmaya çalıştı.

Bu dönemde Türkiye’nin Filistin meselesindeki tavrı, Arap ülkeleriyle ilişkilerini zaman zaman zora soktu. Öte yandan İran İslam Devrimi (1979) ve Irak-İran Savaşı (1980–1988) gibi gelişmeler, Türkiye’yi bölgesel güvenlik konusunda daha proaktif olmaya zorladı.

3. 1990’lar: Krizler, Açılımlar ve Kimlik Arayışı

Körfez Savaşı (1990–1991), Türkiye’nin Ortadoğu politikası açısından bir kırılma noktasıydı. Irak’taki istikrarsızlık Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit ederken, Kuzey Irak’ta PKK’nın etkinliğini artırması, Ankara’yı doğrudan ilgilendiren bir güvenlik meselesi haline geldi.

Bu süreçte Türkiye, ekonomik iş birlikleri kurmaya çalışsa da iç politikadaki istikrarsızlık, dış politika reflekslerini sınırlı tuttu. 1990’ların sonlarında İsrail ile geliştirilen stratejik iş birliği ise Arap dünyasında tepkiyle karşılandı.

4. 2000’ler ve AK Parti Dönemi: Ortadoğu’ya Dönüş

2002’de iktidara gelen AK Parti, dış politikada “komşularla sıfır sorun” ve “bölgesel liderlik” hedefleriyle Ortadoğu ile ilişkileri yeniden canlandırma politikası benimsedi. Türkiye; Suriye, Irak, İran, Lübnan ve Körfez ülkeleriyle ekonomik, siyasi ve kültürel iş birliklerini artırmaya başladı. Ancak Arap Baharı süreci (2010 sonrası), bu politikaların sınandığı bir dönem oldu. Türkiye, özellikle Mısır ve Suriye gibi ülkelerdeki rejim karşıtı hareketleri destekledi. Bu durum, bazı bölge ülkeleriyle diplomatik krizlere neden olurken, Türkiye’nin Ortadoğu’da tarafsız arabulucu rolü zedelendi.

5. Günümüzde Türkiye-Ortadoğu İlişkileri: Yeniden Denge Arayışı

2020’li yıllarda Türkiye, dış politikasında yeni bir denge kurma arayışına girdi. Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve İsrail gibi ülkelerle ilişkiler yeniden normalleşmeye başladı. Bu adımlar, hem ekonomik iş birliğini güçlendirme hem de bölgesel yalnızlığı aşma hedefini taşıyordu.

Türkiye’nin Suriye politikası, hâlâ çözülmemiş bir mesele olarak öne çıkıyor. Aynı şekilde İran’la olan rekabet ve iş birliği dengesi, Irak’taki etkinlik, Libya’da süren diplomatik girişimler de Türkiye’nin Ortadoğu’daki çok yönlü ve katmanlı pozisyonunu yansıtıyor.

6. Türkiye’nin Ortadoğu’daki Stratejik Rolü

  • Enerji geçiş hatları ve lojistik merkez olma hedefi

  • İnsani diplomasi ve yumuşak güç araçları (eğitim, TİKA, dini kurumlar)

  • Savunma sanayii ihracatı ve askeri üsler (Katar, Somali, Irak)

  • Bölgesel krizlerde arabuluculuk girişimleri (İsrail-Hamas, Suriye, Sudan)

Sonuç

Türkiye’nin Ortadoğu ile ilişkileri, sadece dış politikanın bir parçası değil, aynı zamanda kimlik, tarih, güvenlik ve ekonomi ekseninde şekillenen çok boyutlu bir ilişkiler ağıdır. Ankara, bölgedeki dönüşümleri sadece izleyen değil, şekillendirme iddiası taşıyan bir aktör olmak istemektedir. Ancak bu hedefin gerçekleşmesi; dengeli, öngörülebilir ve çok taraflı bir dış politika anlayışıyla mümkündür. Ortadoğu gibi çalkantılı bir coğrafyada, Türkiye’nin etkinliği hem kendi iç istikrarına hem de bölgesel vizyonuna bağlı kalacaktır.
Related Tags:
Social Share:

Leave a comment