Gerçeği Arayanlara...

112, Fatih, İstanbul motografiweb@gmail.com
Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik tansiyon, sadece iki devletin politik çıkarları üzerinden okunamaz. Bu mesele, özellikle Türkiye kamuoyu için vicdani bir düzlemde, insani trajedilere verilen ahlaki bir tepki olarak yaşanıyor. Gazze’de yaşananlar, sıradan bir “çatışma” değil; sistematik, süreklilik arz eden bir zulüm ve etnik temizlik biçimi olarak görülüyor.
Bir “Gerilim Değil, Vicdan” Meselesi -İsrail’in Gazze’deki Saldırıları: Sistematik Bir Savaş Suçu
İsrail’in özellikle 7 Ekim 2023 sonrasında başlattığı geniş çaplı saldırılar, dünya kamuoyunun önünde yaşanan bir kolektif cezalandırma örneği. Gazze, abluka altında açık hava hapishanesine çevrilmiş bir coğrafya. Hastaneler, okullar, sivil yerleşimler doğrudan hedef alınıyor. İsrail’in savaş hukukunu hiçe sayarak gerçekleştirdiği bu saldırılar;
  • İnsani yardımı engellemesi

  • Gazze’nin altyapısını bilinçli olarak çökertmesi

  • Toplu ölümleri rasyonelleştirmesi
    ile bir soykırım pratiğini andırır hâle geldi.

-Türkiye’nin Tepkisi: Diplomasi mi, Duruş mu?

Türkiye, hem iktidar hem kamuoyu düzeyinde bu saldırılara karşı sert tepkiler verdi:

  • Diplomatik ilişkilerin askıya alınması,

  • İsrail’le ticaretin durdurulması (gecikmiş de olsa),

  • Uluslararası platformlarda Filistin lehine yapılan çağrılar.

Ancak bu tepkilerin zamanlaması ve kapsamı eleştiri konusu oldu. Çünkü Türkiye-İsrail arasındaki ticaret, gerginliğe rağmen uzun süre devam etti. Bu da “ilkeli duruş” ile “çıkar odaklı siyaset” arasındaki çizginin bulanıklaşmasına neden oldu.

-Türkiye Kamuoyunun Tepkisi: Vicdan Direnişi

Devletin ötesinde, Türkiye halkı, sivil toplum kuruluşları, yardım kuruluşları ve sosyal medya kullanıcıları ciddi bir dayanışma sergiledi. Gazzeli çocuklar, Türk halkının kalbinde bir yer edindi. Bu noktada Türkiye’nin refleksi, sadece bir diplomatik hamle değil; toplumsal bir vicdan hareketi olarak da okunmalı.

-Bölgesel ve Küresel Düzlemde Dengeler

Türkiye-İsrail gerginliği aynı zamanda bölgesel ittifaklar ve kutuplaşmalar içinde de okunmalı:

  • ABD’nin koşulsuz İsrail desteği ve Batı dünyasının çifte standardı, Türkiye gibi ülkeleri daha net pozisyon almaya zorluyor.

  • İran ekseniyle mesafeli olsa da Türkiye, Filistin meselesinde aynı çizgide buluşabiliyor.

  • Mısır, Ürdün, BAE gibi Arap ülkelerinin suskunluğu, Türkiye’yi daha yalnız ama daha kararlı bir aktör konumuna sokuyor.

    -Medya ve Algı Savaşları
İsrail, medya ve diplomasi alanında güçlü bir manipülasyon gücüne sahip. Bu süreçte: Gerçekleri tersyüz eden haberler, Hamas eşittir terör söyleminin yaygınlaştırılması, Gazze’deki direnişin kriminalize edilmesi gibi yöntemlerle kamuoyu yönlendirilmeye çalışıldı. Türkiye kamuoyu ise sosyal medya aracılığıyla, gerçek görüntüleri ve haberleri yayarak bu algı savaşına direnmeye çalıştı. Bu da yeni bir “dijital vicdan diplomasisi” doğurdu.
-Sonuç: Bu, Sadece Gazze’nin Meselesi Değil

Gazze’deki zulüm, sadece Filistin halkının yaşadığı bir trajedi değil. Bu, tüm insanlığın sınandığı bir mesele. Türkiye’nin buradaki tavrı, sadece diplomatik değil; bir medeniyet duruşu, ahlaki bir sınav niteliğindedir.

Tarihin bir gün “kim ne yaptı, ne kadar sustu?” sorusunu soracağı bu zamanlarda, Türkiye’nin hem halkı hem devleti olarak, doğru yerde durmak gibi bir sorumluluğu vardır.

Related Tags:
Social Share:

Leave a comment