Bir “Gerilim Değil, Vicdan” Meselesi -İsrail’in Gazze’deki Saldırıları: Sistematik Bir Savaş Suçuİsrail’in özellikle 7 Ekim 2023 sonrasında başlattığı geniş çaplı saldırılar, dünya kamuoyunun önünde yaşanan bir kolektif cezalandırma örneği. Gazze, abluka altında açık hava hapishanesine çevrilmiş bir coğrafya. Hastaneler, okullar, sivil yerleşimler doğrudan hedef alınıyor. İsrail’in savaş hukukunu hiçe sayarak gerçekleştirdiği bu saldırılar;
-
İnsani yardımı engellemesi
-
Gazze’nin altyapısını bilinçli olarak çökertmesi
-
Toplu ölümleri rasyonelleştirmesi
ile bir soykırım pratiğini andırır hâle geldi.
-Türkiye’nin Tepkisi: Diplomasi mi, Duruş mu?
Türkiye, hem iktidar hem kamuoyu düzeyinde bu saldırılara karşı sert tepkiler verdi:
-
Diplomatik ilişkilerin askıya alınması,
-
İsrail’le ticaretin durdurulması (gecikmiş de olsa),
-
Uluslararası platformlarda Filistin lehine yapılan çağrılar.
Ancak bu tepkilerin zamanlaması ve kapsamı eleştiri konusu oldu. Çünkü Türkiye-İsrail arasındaki ticaret, gerginliğe rağmen uzun süre devam etti. Bu da “ilkeli duruş” ile “çıkar odaklı siyaset” arasındaki çizginin bulanıklaşmasına neden oldu.
-Türkiye Kamuoyunun Tepkisi: Vicdan Direnişi
Devletin ötesinde, Türkiye halkı, sivil toplum kuruluşları, yardım kuruluşları ve sosyal medya kullanıcıları ciddi bir dayanışma sergiledi. Gazzeli çocuklar, Türk halkının kalbinde bir yer edindi. Bu noktada Türkiye’nin refleksi, sadece bir diplomatik hamle değil; toplumsal bir vicdan hareketi olarak da okunmalı.
-Bölgesel ve Küresel Düzlemde Dengeler
Türkiye-İsrail gerginliği aynı zamanda bölgesel ittifaklar ve kutuplaşmalar içinde de okunmalı:
-
ABD’nin koşulsuz İsrail desteği ve Batı dünyasının çifte standardı, Türkiye gibi ülkeleri daha net pozisyon almaya zorluyor.
-
İran ekseniyle mesafeli olsa da Türkiye, Filistin meselesinde aynı çizgide buluşabiliyor.
-
Mısır, Ürdün, BAE gibi Arap ülkelerinin suskunluğu, Türkiye’yi daha yalnız ama daha kararlı bir aktör konumuna sokuyor.
-Medya ve Algı Savaşları
-Sonuç: Bu, Sadece Gazze’nin Meselesi Değil
Gazze’deki zulüm, sadece Filistin halkının yaşadığı bir trajedi değil. Bu, tüm insanlığın sınandığı bir mesele. Türkiye’nin buradaki tavrı, sadece diplomatik değil; bir medeniyet duruşu, ahlaki bir sınav niteliğindedir.
Tarihin bir gün “kim ne yaptı, ne kadar sustu?” sorusunu soracağı bu zamanlarda, Türkiye’nin hem halkı hem devleti olarak, doğru yerde durmak gibi bir sorumluluğu vardır.